Sadece Alkışlanmak Mı İstiyoruz? Psikolojik İyi Oluş.

Gizem Saruhan
3 min readDec 1, 2021

--

https://unsplash.com/photos/6ArTTluciuA

Takdir beklemeyen veya bir başarısından sonra takdir edilmek istemeyen kimse yoktur diye düşünüyorum. Daha önce bir yazımda da bahsetmiştim rekabetçi bir ortamda büyüdüysek, takdir beklemeyi alışkanlık haline getirmemiz normal. Eğer işyerinizde -işe indirgemek zorunda değiliz, hayatın her alanında olabilir- çok fazla sorumluluk aldığınızı düşünüyorsanız ve bunu durduramıyorsanız, bunun sebeplerinden birinin daha fazla “alkışlanmak istemek” olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Peki neden takdir beklemeyi hep olumsuz görüyoruz? Neden daha fazla alkışlanmaya ihtiyaç duyuyoruz? Birilerinin takdirini kazanmak isteği neden söylemeye utanılacak bir şey?

Çok değil, birkaç ay öncesine kadar ben de alkışlanmak adına daha fazla sorumluluk aldığımı fark ettiğim için kendimden utanmıştım. Bunu fark etmek ve sözel olarak birine söylemek son zamanlarda en utanıp sıkıldığım anlardan biriydi. Kendimi güçsüz hissetmiştim. Buna ihtiyaç duyan biri olmayı kendime yedirememiştim.

İngilizcede well-being diye bir kavram var, özellikle Pozitif Psikoloji’de çok önemli yeri olan bu kavram Türkçe’de psikolojik iyi oluş anlamına geliyor. Martin Seligman ise, ki kendisi Pozitif Psikoloji ekolünün kurucularındandır, iyi oluş halini meydana getiren unsurları şu şekilde sıralıyor;

– İlişkiler
– İyi duygular
– Başarılar
– Yaşama bağlılık
– Yaşamın anlamı

“İyi duygular” dediğimiz şeyin psikolojimizi pozitif etkileyen yapı taşlarından biri olduğunu öğrendiğimden beri aslında “takdir edilme isteği”nin bir çeşit iyi duygu olduğunu fark ettim. Aslında utandığım bu duygu, psikolojik iyi oluşuma katkı sağlıyordu. Utanmak yerine, kendimi daha iyi hissetmek için çabalıyor olmakla gurur duymalıydım.

Pekala buraya kadar her şeyi doğru anladığımıza emin olmak için sürece tekrar göz gezdirelim. Psikolojik iyi oluşumuzu (well-being) sağlamak için, iyi duygulara ihtiyaç duyuyoruz, iyi duygu edinebilmek için işyerini seçiyoruz -belki de günün çok uzun vaktini işte geçirdiğimiz için-, işyerinde iyi duygu kazanabilmek için takdir bekliyoruz, takdir kazanmak içinse sorumluluk alıyoruz. Buraya kadar taşlar yerine oturmuş gibi geliyor olsa da, bence bir problem daha var; yüksek eforlu, gerçekten zorlayıcı sorumluluklar seçmek/almak. Bu zorlayıcı sorumluluğu yine well-being altında inceleyelim.

Marketlerde satılan kek karışımlarını biliyorsunuzdur sanırım. Bilmeyenler için kısaca tanımlamak gerekirse; bir kek için lazım olabilecek her maddeyi toz haline getirip bir kutuya koyuyorlar siz bu kutuyu satın alıp kek kalıbına döküp fırına verdiğinizde kekiniz hazır oluyor. Kek karışımları ilk üretildiklerinde gerçekten tüm malzemeler içinde hazırdı ve yalnızca satın alarak kekinizi yapabiliyordunuz fakat bu karışım başarısız olmuştu. Çünkü insanlar bu karışımı alıp kalıba döküp fırına verdiklerinde emek verdiklerini hissedemiyorlardı. Daha sonra karışımların içinden yumurta ve yağ gibi birkaç madde çıkartıldı ve tekrar piyasaya sürüldü. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Kek karışımları çok başarılı oldu. İnsanlar aldıkları karışıma bir yumurta kırıp bir kaşık yağ eklediklerinde emek verdiklerini hissettiler ve pişen keki kendi yaptıkları, başardıkları bir ürün olarak gördüler. Bu gibi DIY ( do it yourself ) projeleri well-being için çok önemlidir çünkü bu projeler negatif duygudurumumuzu onarır ( mood repair ), sosyalleştirir -ki depresyonun en büyük dostu asosyalliktir-, anda kalıp akış deneyimini yaşatır.

Kısa bir hikaye ve kısaca bir DIY projelerin well-being’e faydalarından bahsettikten sonra, DIY projelerinin zorluğu arttıkça faydasının da artmasından bahsetmek doğru olur sanırım. Yaptığınız projeye ne kadar yabancı olursanız kullanabileceğiniz otomatik kas şansı o kadar azalır ve bu da projeye full konsantre olmanızı sağlar. Projeye full konsantrasyon, hayatınızdaki zorlukları, sorunları düşünmemenizi sağlar, yani sizi maksimum düzeyde “akış”ta tutar. DIY projenizin zorluğu ne kadar artarsa o kadar pozitif psikolojimize faydalı dedik, bu da belki “aaaa demek o yüzden zor projelerin sorumluluğunu alıyorum” aydınlanmasını yaşatmıştır.

Aslında işyerinde fazladan aldığımız tüm o zorlu sorumluluklar bence işteki DIY projelerimiz. Tamamen yabancı yeni bir proje duyurulduğunda belki de o işte full konsantre olup diğer sorunları düşünmeyeceğimiz için o işe karşı çok istekli oluyoruz.

Şimdi sürece tekrar bakalım. Psikolojik iyi oluşumuzu sağlamak için, iyi duygulara ihtiyaç duyuyoruz, iyi duygu edinebilmek için işyerini seçiyoruz, işyerinde iyi duygu kazanabilmek için takdir bekliyoruz, takdir kazanmak için zorlu sorumluluk alıyoruz, zor sorumluluklar zihnimizi o işe konsantre olmaya zorluyor ve akışta kalabiliyoruz, zincirin sonunda ise başlangıç noktasındaki amacımızı gerçekleştirmiş oluyoruz.

Umarım aynı utanç duygusunda olanlar veya sorumluluklarından yakınanlar varsa paylaştıklarım iyi gelir. Klasik makale sonu yazım olan “Eğer yazıyı beğendiyseniz beni alkış ile haberdar edebilirsiniz” cümlesine başlıyordum ki aslında tüm yazı boyunca bahsettiğim duyguyu yazılarımda da istiyor oluşum bana göz kırptı. Eğer bu gibi konular ilginizi çektiyse Flow (Akış) kitabını okumanızı mutlaka tavsiye ederim.

Önceki Yazım ->
Sonraki Yazım ->

--

--