Neden İptal Ediyorum? Servis Ritüelleri.
Bahar aylarını çok seviyorum. Durgun geçen kışın sonrasında bol bol paylaşım yapabileceğimiz etkinlikler, sunumlar tekrar başlıyor. Sanırım bu sene çok özlemiş olduğumdan dolayı gelen bütün davetleri kabul ettim ve üstüne bir de özellikle katılmak istediğim birkaç sunumda konuşmacı olmak için başvurular yaptım.
Mutlu bir beyne sahip olmak için ihtiyaç duyduğumuz 4 farklı hormon (Serotonin, Dopamin, Oksitosin, Endorfin) var ve her birinin salgılanma sebebi, vücutta yarattığı etki farklı. Son dönemlerde çok popüler olan Dopamin hormonunun yazının girişinde bahsettiğim konuyla birebir bağı var, çünkü dopamin beynin ödül hormonu. Bu sene gerçekten çok fazla sunum yapmayı istiyordum çünkü bu benim için inanılmaz bir dopamin kaynağıydı… Ta ki tüm sunumlar üst üste binip herbiri için farklı konu üretemeyecek olduğumu fark edip panikleyene kadar.
Bu panikle aynı anda 4 farklı sunumu iptal etmiş, çok isteyerek başladığım bir projeden çekilmiştim. Ve kendimi rahatlamış hissediyordum. Gerçekten sevdiğim, istediğim, beni tatmin eden şeyleri iptal etmiş olmak beni mutsuz etmeliyken tam tersi evde danslar ediyordum. Çok uzun süre bunun nedenini sorguladım ve biraz araştırma yaptım.
İlk çıkarım, plansız şekilde gereksiz dopamin peşinde koştum ve sonunda yetişememek iyice sinirlerimi bozdu. İkinci çıkarım, deneyimsel kaçınmam dopamin ihtiyacımdan ağır bastığı için rahatlamış hissediyorum.
Deneyimsel Kaçınma (Experiential Avoidance) dediğimiz, “rahatsızlık hissi veren duygu ve düşüncelerden kaçabilmek, onları susturabilmek ve kontrol altında tutabilmek adına zaman zaman bazı eylemlerden uzak durmak” şeklinde açıklanan bir psikoloji kavramı.
Yine biraz evrimimiz ve nöral bağlantılarımızı düşünecek olursak, beynimiz daha önce yaşadığımız deneyimler ve sonuçlarıyla örülmüş harika ağlara sahip, bu yüzden aslında bilmediğimiz şeylerden kaçınmak çok da mantıksız değil. Bu yüzden caddedeki yeni açılan tatlıcıya değil de her zaman gittiğimize gitmeye eğilimimiz var. Daha önce deneyimlediğimiz yemeklerin, şarkıların, insanların bizi güvende hissettirmesinin sebebi de bu.
Burada araya Nadal’ı almak istiyorum. Şimdi yazının “ne alaka yaaa” dediğiniz başlığı anlamlanacak.
Profesyonel tenis oynadığım yıllarda sürekli tenis maçları izlerdim. Maçları izledikçe sevgili Nadal’ın sürekli aynı davranışları sergilediğini gözlemlemeye başladım. Belli rutinleri vardı. Çok takıntılı ve sinir bozucu geliyordu yaptıkları. Şimdi tüm hepsi mantıklı geliyor. Ritüelleri Nadal’ı “evde” hissettiriyordu. Belki ilk defa bilmediği bir ülkede, stilini bilmediği bir tenisçi ile, hiç oynamadığı bir kortta maç yapıyordu ve tüm bunları deneyimlememiş olmasının beynine verdiği tehlike sinyalini, zaten tanıdık hareketlerini birer ayin gibi sergileyerek dizginliyordu.
Etkinlikleri iptal ettikten sonra, birinden iptali için onay gelmediği halde sunumu iletmem için bir link içeren mail aldım. O gün tekrar heyecanlanıp, aslında benim için hayati bir motivasyon kaynağı olan “paylaşma” şansından neden kaçındığımı sorguladım ve iptalin onaylanmadığına sevinip 5 saat bir kayıt yaptım. Etkinlik günü ise akışta sunumumu göremedim, tekrar kontrol ettiğimde de iptalin onaylandığını gördüm ve eskiden çok üzüleceğim bu deneyim bana deneyimsel kaçınmamı dizginlemek için harika bir öğreti oldu.
Umarım faydalı ve hoşunuza giden bir yazı olmuştur. Yorumlarınızı bekliyorum. Bu arada yazıyı beğendiyseniz alkış ile beni haberdar edebilirsiniz. 🤘🏻