Neden Başlayamıyoruz? Oyundaki 3 can.

Gizem Saruhan
5 min readSep 20, 2021

--

Covid-19 sebebiyle son zamanlarda evde daha çok vakit geçirmeye ve neredeyse her boşlukta kendimi düşünür halde bulmaya başladım. Zamanla bu boşluklar sürekli yapmak istediğim şeyleri planladığım ama hiçbiri için harekete geçmediğim anların çoğalmasına ve nihayetinde tüm enerjimin düşmesine neden oldu.

Motivasyon benim hayatımda çok önemli bir yerde. İstekli ve motive olmak, başkalarına ilham olmak, başkalarını motive etmek benim günlük akışım için çok önemli. Motive olduğum zamanlarda çıkardığım işlere baktığımda, o işlerin kalitesi beni gerçekten tatmin ediyorken, diğer taraftan demotive halde başladığım projelerin sonuçlarından çok da tatmin olmuyorum.

Proje yoğunluğunun arttığı ve her şeyin karman çorman hale geldiği bir dönemde durdum ve kendime bir soru sordum:

Bir projeye başlamak için neden korkuyorum?

  • Mükemmeliyetçiyim
  • Aşırı düşünüyorum
  • Çok fazla yeni fikir üretiyorum
  • Deneyimim olmadığı için ön yargılarım var
  • Deneyimim olduğu için ön yargılarım var

Peki bir projeyi mükemmel yapmamış olmak gerçekten bir problem mi? kısmını sorguladığımda bu durumu problem edenin yalnızca kendim olduğunu fark ettim. Ve belki benim gibi tıkanıklık yaşayan başka kişiler varsa gözlerinin ucuna bir ışıltı yakabilirim dedim. Bu yazının sonunda siz de kendi ışıltınızı bulabilirsiniz umarım.

Mükemmeliyetçilik

Mükemmeliyetçiliği biliyorsanız, her konuda sizi ne kadar strese sokabileceğini de biliyorsunuz. Mükemmeliyetçi zihinler genelde söz konusu çamaşır asmak dahi olsa o çamaşırları en nizami şekilde, renklerine göre tek tek asar. Karşısına çıkan bir proje olduğunda mükemmeliyetçiler, o projeyi en iyi şekilde yapabileceği en iyi ve en yeterli bilgiye sahip olmak ister. Ben de böyleyim, bir işi mükemmel yapmak isteyip mükemmel noktaya taşıyacak beceri ve bilgiye sahip olmadığımda ise o projeye asla başlayamıyorum. Mükemmel olmayacağını bilmenin verdiği gerginlik beni çok rahatsız ediyor, sanki her şey mükemmel olmak zorundaymış gibi.

Hayır, her şey mükemmel olmak zorunda değil, bizler her konuda mükemmel olmak zorunda değiliz, elimizden çıkan her iş mükemmel olmayabilir. “Mükemmellik” uğruna sürekli kendini geliştirme isteği bir döngü yaratıyor. Gelişiyorum gelişiyorum gelişiyorum ama ortada herhangi bir çıktı olmuyor. Bu daha da stres yaratıyor, haksız mıyım? “O kadar geliştim ama hiçbir şey yapamadım” demiyor musunuz siz de zaman zaman? Bu durumu kırmak için parça parça gelişimi ortaya koymak gerekiyor.

Bir işi mükemmel seviyeye getirmek için aşmamız gereken 5 seviye var diyelim, 5. seviyeye kadar gelişmeyi beklemek belki de hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir hedef oluyor. Ama belki de 4. seviye bizim mükemmelimiz. Bu yüzden aslında hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir amaç uğruna çalışıp hiçbir şey elde edememektense, her seviyenin sonunda o anki gelişimi somutlaştırmak gerekiyor. Şöyle örnekleyelim; bir bebeksiniz ve daha sadece yatmayı biliyorsunuz. Çevreyi inceledikçe yürüyen, koşan insanlar görüyorsunuz. “Ben de koşmalıyım” diyorsunuz ve mükemmeliyetçi zihniniz bu raddede hemen devreye giriyor ve “eğer koşacaksan maraton birincileri gibi koşmalısın” diyor. Önünüzde emeklemek, ayakta durmak, yürümek, koşmak, maraton birincisi gibi koşmak seviyeler var. Maraton birincisi olana kadar da koşmuyorsunuz çünkü hedefiniz en mükemmel olan maraton koşucusu olmak. Hiçbir zaman maraton şampiyonu olamayacağınızı fark ediyorsunuz ve illa mükemmeli beklediğiniz için ortaya hiçbir şey koyamamış oluyorsunuz. Halbuki maraton koşmayı beklemeden her adımınızda yaptığınızı gösterebilseydiniz, kendi mükemmeliniz olan “sadece koşma” seviyesinde gelişiminizi ortaya koyabilirdiniz.

Aşırı Düşünmek

Aşırı düşünmek beni en çok zorlayan konulardan bir tanesi. Sanırım mesleğimin bir getirisi; her şeyin en uç olasılığını düşünüyorum, en iyi yoldan en kötü senaryoya her şeyi değerlendiriyorum. Bu da bir işe başlamamı oldukça zorlaştırıyor.

Oysa bir işe başlayıp yolda karşına çıkan durumlarla baş ederek ilerlemek çok daha hızlı sonuç veriyor. Aksi halde düşünme döngüsünden çıkmak gerçekten zor. Döngüyü kırmak içinse düşünmeyi bırakıp aksiyona geçmek gerekiyor.

Sürekli Yeni Fikir Üretmek

Bu madde biraz maymun iştahlılık ve artık her şeyin çok daha ulaşılabilir oluşuyla bağlantılı aslında. Her şeyi öğrenmek ya da yapmak istiyoruz çünkü her şeyin nasıl yapıldığını bulmamız internet dünyasında çok kolay.

Bir proje düşünelim yine, büyük resme baktığınızda “işe yarar” bir proje diyelim. Fakat alt dallara indiğimizde, her bir dal için ürettiğimiz yeni bir fikrimiz olabilir. Bir projeyle ilgili elli maddelik bir yol haritamız olabilir. Bu bana çok gerçekçi gelmiyor açıkçası. Her şeyi yapmak istemek doğru bir yol değil.

Bunun yerine gerçekten efektif birkaç madde belirleyip, o maddelerdeki fikirlerimizi gerçekleştirmek daha doğru. Sürekli düşünmek döngüsü de bir fikri gerçekleştirmekle kırılıyor.

Geçmiş & Gelecek Deneyimlerden Korkmak

Diğer maddelerin çözümü konusunda ilerleme kaydedebildim fakat şüphesiz beni en çok zorlayan madde bu oldu.

Daha önce herhangi bir konuda başarısız olduğumuzda zihnimiz bunu hemen kayıt altına alır ( teşekkürler zihnimiz ). Sonrasında aynı konu ortaya çıktığında, zihin hemen kayıtları meydana çıkarır ve korku hormonu salgılar. Bilimsel olarak tam tamına bu şekilde olmasa da, daha önce sıcak bir çaydanlığa dokunduğumuz için artık çaydanlığa dokunmak istememe sebebimizle aynı durum. Çaydanlık gördüğümüz anda korkuyoruz ve yaklaşmak istemiyoruz. Hemen “elim yanacak” ön yargısına kapılıyoruz. Halbuki bu çaydanlığın da sıcak olduğunu bilmiyoruz. Daha önce sıcak bir çaydanlıktan elimizin yanmış olması önümüze gelen her çaydanlıktan korkmamızı gerektirmez. Geçmiş kötü tecrübelerden “ders çıkarmak” gerekir, geçmiş kötü tecrübelerin arkasına saklanmak değil.

Gelecek deneyimler için de açık olmak gerekir. Gelişim karşısında “ben bunu kesin başaramam” yaklaşımı realist bir yaklaşım değil, bunu hepimiz biliyoruz bence. Sadece başarısız olmaktan korkuyoruz. En sonunda da “işte başarısız olacağımı biliyordum, bir daha yeni bir şeye adım atmayacağım” diyoruz kendimize. Bunların tamamı ön yargıdır. Gerçekten başarılı olabilmek içinse; ön yargıları terk edip geçmişteki derslerle, geleceğe kucak açmalıyız. Tekrar başarısız olabiliriz, bu en doğal hakkımız. Eğer tekrar başarısız olursak problem değil, bunu da geçmiş derslerimize ekleyip hayatımıza devam ederiz.

Ben kendimde çok fazla “başarılı olma zorundalığı” gördüm. Ama sonunda, başarılı olabilmek için daha fazla başarısız olmak zorunda olduğumu fark ettim…

Sonuç olarak, yaşadığım bu problemli maddelerin her birinin yarım canımı götürdüğünü varsayarsak, 3 canla başladığım bir projeye en sonunda 1 canım kalmış şekilde odaklanmaya çalışıyordum. Dolaylı olarak istesem de mükemmeliyetçi olamıyor, istesem de en iyi performansımı gösteremiyordum… Tüm bunlar motivasyonumu düşürüyor ve bir gıdım yol ilerleyememe sebep oluyordu.

Bu durumu fark ettiğimden beri projelere 3 canla başladığımdan emin olmak adına, bu 4 maddeyi olabildiğince zihnimden uzaklaştırmaya gayret ediyorum. Başarabildiğim bir minik proje, mükemmel yapmak istediğim fakat bir türlü başlayamadığım birçok projeden daha motive edici oluyor ve böylece kalan diğer projelere de içimdeki motivasyonla daha faydalı odaklanabiliyorum.

Umarım hoşunuza giden bir yazı olmuştur. Yorumlarınızı bekliyorum. Bu arada yazıyı beğendiyseniz alkış ile beni haberdar edebilirsiniz.

Önceki yazım ->

Sonraki yazım ->

--

--