Hata Yapmak Başarısızlık Mıdır?
Kendinizi benimsediğiniz bakış açısı, hayatınızı yönetme ve sürdürme biçiminizi değiştiriyor. Bu bakış açısı; olmak istediğiniz insan olup olamayacağınıza ve kalbinizin içindeki değerlerinizi gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğinize karar veriyor.
Başarı nedir? sorusuna verdiğiniz cevap, işte bu basit inanç tüm psikolojinizi etkiliyor ve tüm yaşamınızı dönüştürüyor. Başarı bir sınavla ölçülebilir mi? IQ testi ile, EQ ölçümü ile? Dirayetle? Hiç hata yapmamakla? Mükemmeliyetçilikle? Hiç kovulmamış olmakla?
Marina Semyonova aynı zamanda dans eğitmeni olan bir Rus dansçı. Başvuru listesi içinden öğrencilerini seçmede yepyeni bir yol bulmuştu. Bu yeni seçim tarzı öğrenci adaylarının düşünce tekniklerini sınıyordu. Eski bir öğrencisinin anlattığına göre, “Öğrencileri öncelikle bir sınama sürecine dayanmak zorundaydılar. Bu sürede o da öğrencilerin övgülere ve düzeltmelere verdikleri tepkileri izlerdi. Düzeltmelere cevap veren öğrenciler değerli kabul edilirdi.” Aslında Marina Semyonova hali hazırda bildiği hareketleri sergileyen ve garantici olan kişilerle, gelişime ve henüz bilmediği hareketler hakkında heyecanlı olanları birbirinden ayırıyordu.
Halbuki biz değil miyiz sınavlardan en yüksek not alan kişinin öğretmenin favorisi olduğu okullarda eğitim gören. Bir sene sonra biraz notu düşünce, hemen yerine daha yüksek not alan bir başkasının favori öğrenci koltuğuna oturtulduğu okullar. Bizler değil miyiz tüm derslerde nasıl riskler aldık, cevabını bilmediğimiz kaç soruya parmak kaldırdık gibi eylemlerimizle ilgilenmek yerine alt alta 5'lik puan sistemi üzerinden 5 alınmış dersleri görmeyi önemseyen bir toplumda büyüyen.
Kimsenin 1'ler, 2'lerle dolu düz karnesi duvara asılmazdı. Onur belgesi almışsa biri; ailesi çerçeveletir salonda televizyon ünitesinin yanına konduruverirdi o belgeyi. Bize bu öğretildi, cesur olmak değil mükemmel olmak. Bilmediğimiz sorularda susmak, akıl yürütmek ve rezil olmak(!) yerine. Kusursuz olmak. Kusursuzsan, her sınavdan aynı istikrarda iyi not alıyorsan, risk almak yerine bildiğin güvenli yolları tercih ediyorsan eğer; toplum sana altınla kaplı “başarılı kişi” plaketini sunuyordu ancak.
Ne zaman akıllı hissedersiniz?
Hata yapmadığım, bir şeyi hızlıca halledebildiğim, işler benim için çok kolay olduğunda… diye aklından geçiriyor sabit düşünce tarzına sahip olanlarınız. Apaçık görülüyor ki bunların herbiri şu an mükemmel olmakla ilgilidir.
Bunun aksine gelişme düşüncesi tarzına sahip olanlarınız bu soruya; bir şey gerçekten zor olduğunda, zoru denediğim zamanlarda, daha önce yapmadığım bir şeyi yaptığımda cevabını veriyor. Çünkü gelişme düşüncesi tarzında akıllı olmak, zaman akarken bir şeyler öğrenmek/gelişmekle ilgilidir. Başarabilmek veya başaramamanın dışında zorluklarla yüzleşmek, ve ilerleme kaydetmekle ilgilidir.
Bir iş arkadaşının gelişim noktası ile ilgili feedback verdiğinizde mesela, bunu olumsuz feedback olarak algılıyorsa sabit düşünce tarzına sahiptir. Aksi halde gelişme düşüncesi tarzına sahip bir iş arkadaşı bu feedbacki bir gelişme şansı olarak görür.
Carol S. Dweck ve ekibi beşinci sınıf öğrencileriyle bir deney yapıyor. Öğrencilere kapalı bir kutu gösteriyor ve içinde sınav saklı olduğunu ayrıca bu sınavın önemli bir okul yeteneğini ölçtüğünü söylüyorlar. Sonrasında sınav hakkında bazı sorular sormaya başlıyorlar. Bu sınavın önemli bir okul becerisini ne kadar ölçtüğünü düşünüyorsunuz sorusu ile herkesin bu sınavın önemini kabullendiğinden emin oluyorlar. Daha sonra bu sınavın sizin ne kadar akıllı olduğunuzu, sizin ilerde ne kadar akıllı olacağınızı ölçtüğünü düşünüyor musunuz sorusuna aldıkları cevap ile öğrencilerin hangilerinde sabit düşünce tarzı, hangilerinde gelişme düşüncesi tarzı olduğunu açıkça analiz edebiliyorlar. Sabitlenmiş düşünce tarzında öğrenciler, bu sınavın ilerde ne kadar akıllı olabilecekleri de dahil her şeyi ölçebileceğine inanıyorken; gelişme düşüncesi tarzına sahip olan öğrenciler “hiçbir şekilde mümkün değil, hiçbir sınav bunu yapamaz” cevabını veriyor.
Aynı deneyleri beyin dalgalarını da gözeterek yetişkin insanlarda yaptıklarında şöyle bir sonuç gördüler: Sabitlenmiş düşünce tarzına sahip insanların beyin dalgaları sadece onların yetenekleri üzerine tepki verildiğinde oluşuyordu. Öğrenmelerine yardımcı olacak bir bilgi sunulduğunda hiçbir ilgi belirtisi oluşmuyordu. Aksine gelişme düşüncesine sahip kişilerin öğrenme anlarında beyin dalgaları harekete geçti.
İşte bu iki düşünce tarzı nasıl tüm yaşantınızı etkileyebilir görüyorsunuz. Sabitlenmiş düşünce tarzı bizi her alanda kendini kanıtlama ihtiyacına götürüyor. Kusursuzum, mükemmelim, hata yapmam, bir işe atılıyorsam kolayca yapabiliyorum fikirleri tıpkı bedene yapışan bir virüs gibi yapışıyor kişiliğimize. Bilmediğimiz bir şeye atılmak çoğumuz için zor olabilir. Bu şeyin sonucu bizim için çok kötü de olabilir, çok iyi de. Bunu denemeden bilemeyiz. Fakat sonucundan ziyade; bu yeni şey bizim için harika bir gelişim ve öğrenme noktasıdır. Kimin ne düşündüğü, kimin bizi nasıl gördüğü bizim sorumluluğumuz değildir. Komik görünebiliriz fakat kendi hayatımız için harika bir kapıyı da aralıyor olabiliriz aynı anda. Biz işte bu şekilde hayatlarımızı ileri taşıyacak, hiç bilmediğimiz yanlarımızı ortaya çıkaracak uğraşlardan sorumluyuz.
Aksi halde harika bir eğlence merkezinde eğlenmek yerine, partneriyle kavga eden (kendini kanıtlamak için, çünkü kusursuz olmak istiyor) insanlar oluveriyoruz. Her durumumuzu ölçüyoruz. Başaracak mıyım, nasıl görüneceğim, önerim kabul edilecek mi, kazanmış hissedecek miyim…
Carol S. Dweck’in Mindset kitabındaki cümleleriyle bitirmek istiyorum.
“Başkaları elinizde iki onlu olduğundan endişe duyarken onları floşunuz olduğuna ikna etmeyeceğiniz bir başka akıl kullanma yöntemi daha var. Eskikliklerinizi gidermek varken neden onları saklayasınız? Sizlerin gelişmesine yardımcı olabilecek arkadaşlar bulmak varken neden özsaygınızı onaylayan arkadaşlar bulasınız?”
Umarım faydalı bir yazı olmuştur. Yorumlarınızı bekliyorum. Bu arada yazıyı beğendiyseniz alkış ile beni haberdar edebilirsiniz. 🤘🏻